Bingöl ve İlçeleri |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Edebiyat
|
|
Atasözleri ve Deyimler
|
Bingöl ili ve yöresinde halkın kullandığı Atasözleri ve Deyimler
1- Adı çıkacağına canı çıksın
2- Ağa malı deniz yemiyen domuz
3- Ağaca çıkan keçinin dama çıkan oğlağı olur
4- Açtı ağzını yumdu gözünü
5- Ağzından bal akıyor
6- Ak ile kara dere kenarında belli olur
7- Akıntıya kürek çekme, kurak yere ekin ekme
8- Allah dağına göre kar yağdırır
9- Almadan vermek Allah'a mahsustur
10-Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al
11-Aslı neyse nesli odur-Aslına çekmeyen haramzadedir.
12-Ateş ile barut bir arada olmaz
13-Attan indi eşeğe bindi
14-Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var
15-Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu
16-Beş parmağın beşi de bir değil
17-Bin dinle, bir söyle
18-Bir ayağı çukurda-Büyük lokma çukurda kalır
19-Çalışmak ibadetin yarısıdır
20-Çoban ne yesinki köpeğine yedirsin
21-Davulun sesi uzaktan hoş gelir
22-Eceli gelen keçi, çobanın ekmeğini yer
23-El atına binen yaya kalır
24-Elin hamuru ile erkek işine karışma
25-Eşek olduktan sonra semer vuran çok olur
26-Eşekler çalışır, atlar yer
27-Ev sahibinin hatırı olmazsa köpeğini dövmek kolaydır
28-Evin danası evin öküzünden korkmaz
29-Eyyam sana uymazsa sen eyyama uy
30-Garip kuşun yuvasını Allah yapar |
|
|
|
|
MANİLER
|
Amca kızı damdadır
Beş parmağı kandadır
Gittim kanı silmeye
Baktım gönlü bendedir
Bingöl aşağı çarşı
Dükanlar karşı karşı
İçiyorsan zıkkımı
Kibriti cebinde taşı
Bingöl dört dağ içinde
Yanarım yağ içinde
Kim Bingöl’ü sorarsa
Birtanem var içinde
Mangal maşasız olmaz
Bingöl paşasız olmaz
Ankara’dan tel geldi
Kızlar kocasız olmaz
Karanfilin filizi
Kim bilir içimizi
Hafif bir rüzgar esti
Ayırdı ikimizi
Mani maniye geldim
Yoğurt yemeye geldim
Maksadım yoğurt değil
Yari görmeye geldim
Çitimi çit ederim
Ucunu fit ederim
Senin gibi oğlanı
Kapıma it ederim
Yarimin adı Ahmet
Setresi emanet
Emanetse emanet
Yine gönlümde Ahmet
Buradan baş aşağı
Belinde şal kuşağı
Hergün gel buradan savuş
Çatlasın el uşağı |
Esmer bugün ağlamış
Yüreğimi dağlamış
Siyah kaşı üstüne
Beyaz puşu bağlamış
Esmerim biçim biçim
Ölürüm esmer için
Dünya bana düşmandır
Esmer sevdiğim için
Şu derenin geveni
Geven sarmış bedeni
Paşadan emir gelmiş
Seven alsın seveni
Bingöl’de çalışırım
Ustama danışırım
Dün gece rüya gördüm
O yarla konuşurum
Çaçan keşişin kızı
Yanında var baldızı
Gelin gençler yağma var
Kaçıralım bu kızı
Sıgaramı yandırdım
Pencereye kondurdum
Anne gözlerin aydın
Ben bir subay kandırdım
Şu dere buz bağlamış
Dibi nergiz bağlamış
Baba beni evlendir
Bingöl’de kız kalmamış
Susadım su içmeye
Bana çeşme gösterin
Çeşme beni kandırmaz
Al yanaktan isterim
Dam üstünde damımız
Yüksektir ayvanımız
Bize bir gelin gelmiş
Çatlasın düşmanımız |
|
|
|
|
|
ŞİİRLER
|
|
|
|
|
|
BİNGÖL ÇOBANLARI
|
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum,
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum,
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların ..
Bu tenha derelerin,Bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
Her gün aynı pınardan doldurur destimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni,
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz daüssılayı.
Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı!
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda;
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam,
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
Suna’mın başka köye gelin gittiği akşam.
Gün biter, sürü yatar sararan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla..
Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al
Diye hıçkırır kaval;
Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin başkalarına boyun.
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı;
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün geçen kervanları an..
Mademki kara bahtın adını koydu çoban!
Nasıl yaşadığımdan ne içip yediğimden,
Çıngırak seslerinin dağlara değdiğinden
Anlattı uzun uzun…
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla..
Karıştım ogün bugün, bu zavallı çobanla,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl Çobanlarına.
|
|
|
|
|
BİNGÖL DEPREMİ
|
1 Mayıs 2003 sabaha doğru
Büyük bir patlamayla herkes doğruldu
Ama kimse yerinden kalkamadı
Çünkü bu çok büyük bir belaydı
Durunca büyük zelzele
Herkes dışarıya çktı acele
Kimi yalın ayak kimi üstsüz
Kimi kaldırımda yatıyordu teryüz
Herkes ilgileniyordu dost ve çocuklarıyla
Sonra akrabalarına koşuyordu canhavlıyla
İnsanla dolmuştu tüm cadde ve sokak
En yakın bile olmuştu ırak
Kulağı delercesine bağrışmalar çağrışmalar oluyordu
Bu çığlıklardan sanki göğün kapağı kalkıyordu
Araba sesi, insan sesi ve toz duman
Duyulan bütün seslerde istenilen şey aman
Gün ağarıp insanlar kendilerine biraz gelince
Sağa sola koşuştular, ama; hareketleri delice
Zira insanlar depremden etkilenip sersemleşmişlerdi
Bütün güçlerini ve dirayetlerini kaybetmişlerdi
Herkes kendisi ve çocukları için kababilecek yerler aradı
Sonra da kendini akrabalarının, komşularının yardıma adadı
Gördü ki, Bingöl’ün yarısı harap
Yardım etmek isteyenlerin hepsi de bitap
Kiminin annesi, kiminin kardeşi enkaz altında
Kimileri de deliye dönmüş yatıyor sağda solda
Kimi anne, kimi kardeş, kimi oğul diye bağırır
Ne yapılacağı bilinmez sadece Allah çağrılır
Çünkü insanlar üzerinde dağ kadar betonlar
Kimsenin gücü yetmiyor ki tutup kaldırsınlar
Kurtarma ekipi, çalışma makinaları gelinceye kadar
Enkaz altındakilerin çoğu canlarından oldular
Her ceset çıkışında yankılanıyordu ayyuka
Sanki kıyamatin kopuşu için son dakika
Koca bir şehir topyekün ağlıyordu
Ya Rabb, böyle bir müsibeti tekrar gösterme diyordu
Hastaneler yaralı ve cestlerle dolmuştu
Herkesin siması normalinden bin kez daha solmuştu
Kimileri yakırışta, kimileri var gücüyle bağırıyordu
Her taraf bir timarhane ortamını andırıyordu
Cesetleri yıkayıp defnetmek kolay değildi
Hoca bile; kefeni unuttum dese yeriydi
Bu küçük kıyamat provası
İsyanla karşılanırdı olmasaydı Allah yasası
Ya Rabb bu tür müsibetlerle bizleri imtihan etme
Neslimizin soyunu bu şekilde tüketme.
Sabri BAZANCİR
Eğitim Müfettişi
01.12.2003 |
|
|
|
|
BİNGÖL İNSANI
|
İlk gözlerini açmış bu topraklarda,
Birlikte yaşamaya başlamış yeşil yapraklarla,
İlk terbiyesini almış Osman Dede’ den,
Büyük annesi edeplendirmiş anlattığı ninilerden,
Zamanla pişmiş büyük ailesi içinde,
Aklını çelen olmamış, daima kalmış zinde,
Kurnazlığı tilkiden öğrenmiş dağda gezerken,
Mutiliği de öğrenmiş koyun güderken,
Gün gelmiş köyü orman köyü seçilmiş,
Köylülere de “Bu köyde hayvan besleyemezsiniz” denilmiş,
Böylece zorunlu olarak göç etmiş şehir’ e,
İhtiyar dedesi ile ninesinden başka bir şeyi kalmamış geride,
Gelip yerleşmiş Çapakçur deresine,
Okula gitmek istediğini söylemiş annesine,
Annesi ile babası anlaşarak göndermişler mektebe,
Daha iyi yetişmesi için de bırakmışlar katibe,
Katip kendisine şehirdeki kültürü aşılamış,
Müspet ilimleri de yavaş yavaş okulda almış,
Böylece hem bedenen hem de ruhen olgunluğa erişmiş.
Kıskançlığın, hasımlığın, bencilliğin üstüne çıkabilmiş.
İşte bütün insani yönlerini böylece tamamlamış,
Vücut uzuvları üzerindeki kontrolü de sağlamış,
Artık kendisinden sudur edemez olmuş kötülük,
Hayır işlerinde kullanmak için göremez olmuş mal mülk.
Kalbindeki tüm hayırlar çiçek gibi açılmış,
Bütün kötülüklerin üzerini de set gibi kapatmış,
Bu güzel ve iyi şeylerin kazanımı için gösterilen dirayet,
Bu bölgede yaşayan tüm insanlara etmiş sirayet.
Yunus’ un, Mevlana’ nın sevgisi burada da kendini göstermiş,
Buraya uğrayan yabancıların hepsi bunu hissetmiş,
Onun için burada daima yabancı haklıdır.
Her çeşit dokunulmazlığı da aynen saklıdır.
Buradaki halk kime bağrını açarsa,
Siper eder kendini, yedirmez onu kurda kuşa,
Çünkü onun için misafir Allah’ tan emanettir,
O’ na kötülük şöyle dursun, düşünülmesi dahi hıyanettir.
Gelir kaynaklarının başında hayvancılık gelir,
Bu mesleği de en iyi Karlıova’ lılar bilir,
Köylülerin yüzde doksanı burada rencber,
Maişetleri için bütün aile fertleri olur seferber,
Büyük-küçük birbirlerine karşı etmezler kusur,
Küçükler büyüklerine karşı saygıdan el pençe durur.
Burada insanlar birbirlerine kendir ipi ile bağlı,
Herkeste bir sevgi, herkes birbirine sevdalı,
Bu topraklarda mayasını bulmuş mertlik,
Buradaki insanlarla yoğrulmuş cömertlik,
Kanaatkardır insanları bulmasalar da metelik,
Buradaki insanlara işlememiş, işleyemez nicelik.
Bu topraklarda yaşayan insanlar herkese kucak açar,
Bir daha bırakmamak üzere bağrına basar,
Küçükleri korurken, yaşlıları da en az babaları kadar sayar,
İşte BİNGÖL’ lüler analarından bu duygularla doğar.
12/11/2000
Sabri BAZENCİR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|