Bingöl ve İlçeleri Kültür Web Tanıtım Sitesi
  Bingöl Tarihi
 
Bingölde Turizm
 

BİNGÖL TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

Giriş

                Çapakçur olarak bilinen Bingöl ve yöresi tarih boyunca farklı uygarlıkların hâkimiyetinde kalmıştır. Bingöl doğu-batı doğrultulu önemli yol güzergâhında olmasından dolayı, bu yolu kontrol etmek için erken dönemlerden itibaren bir kale şehri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Günümüzdeki şehre adını veren Bingöl Dağı  (Abus Mons) yöreyi ele geçirenler tarafından daha çok yaylak olarak kullanılmıştır.

Bingöl İslam dönemine kadar Hititler, Urartular, Asurlular, Persler, Büyük İskender Devri, Kommagene Krallığı, Romalılar ve Bizans hâkimiyeti görülmektedir.

Bingöl’ün tarihi daha çok komşu illerin ve bu bölgedeki büyük şehirlerin tarihleriyle bağlantılıdır. Diyarbakır, Erzurum, Van, Elazığ ve Bitlis şehirleri bir beyliğe veya devlete başşehir olmuş, Bingöl ise bu şehirlere bağlı yayla ve otlak olarak bağlanmıştır.

 

 BİNGÖL ADININ KAYNAĞI

1945 yılına kadar Çapakçur olarak bilinen Bingöl’ün adı ortaçağ İslam kaynaklarında cebel-i cur şeklinde zikredilmektedir. Çapakçur’un kökeni konusunda evliya çelebi “ ünlü Grek komutanı İskender’in” , bu bölgeden geçerken buradaki sudan içtiğini ve çok hoşlandığı için yunanca “ab-ı hayat” yani “cennet suyu” anlamına gelen Çapakçur şeklinde isimlendirdiğini anlatır.

 

Bazı araştırmacılar Çapakçur’u bu gölgeye yerleşen çabaklı adlı Türk boyu ile ilişkilendirmektedirler. Bu ismin Türk boyları arasında yer adı olarak kullanıldığı ve Türkler arasında bu tip yer isimlerinin görüldüğü aktarılmaktadır. Türkiye’nin değişik yerlerinde bu isme rastlandığı ve bu isme benzer köy adları bulunduğu aktarılmaktadır. Bitlis vilayet salnamesinde bu isim “Suyun aktığı yatak” anlamında kullanıldığı belirtilmiştir.

               

Bingöl ismi ise geçmiş efsanelerde susuzluk çeken ordunun bir askerinin su aramak için dağa çıkıp bir çok göl görünce burası bir değil, bin göl demesi üzerine coğrafi bir terim olarak kullanıldığı belirtilir. Orta Asya’da bu isme benzer bir şekilde “mink köl” olarak kullanımlarına rastlanılmaktadır.

 

Bingöl’ün halk arasında adı Çevlik (çolig)’in ise ne zamandan beri kullanıldığı bilinmemektedir. Çevlik’in ne anlama geldiği konusunda kesin olarak ne anlama geldiği bilinmemektedir. Kimi görüşlere göre Çevlik dere kenarında bağlık, bahçelik yer anlamına gelmektedir. Şehrin coğrafi konumu göz önüne alınırsa bu görüşlerin doğruluğu teyid edilebilir.                                                             

                Bingöl ve Çapakçur ilim dünyasına öncelikle çoğu yabancı olan seyyahlar tarafından tanıtılmıştır. K. Koch, M Wagner, P. de Tschihatcheff, T. Kotschy, W. Strecker, G. Radde, H. Abich, E. Neumann, H. F. B. Lynch ve F. Oswald’ı örnek olarak verebiliriz. G. Radde’nin “Der Bin-göl Dagh, der Thausend Seen-berg das Quelgebiet des Aras (1877)” ve İngiliz Lynch ile Ocwald’ın araştırmaları ön plânda gelmektedir. 1878’de bütün Doğu Anadolu’yu gezen bu iki araştırıcı, Bingöl çevresindeki dağlar, yaylalar ve akarsular hakkında en geniş bilgileri vermekte, bu arada şerefeddin, Su Baksan, Diyadin, Dodan, Cağholik, Harik, Göynük, Kiğı civarlarını tasvir etmektedirler. Temürkale, Karakale, Bingöl Kale ve Eğri Kale diye işaret ettikleri harabeler de, muhtemelen Bizans ve Türk devresindeki savunma yerleridir. Lynch’in “Thousand Pools Mountain” diye tercüme ettiği Bingöl dağları hakkında o devir coğrafyacılarının tekrarladıkları klâsik tanıtımları dışında daha geniş malûmat verilmektedir. Doğu, Anadolu için neyi ifade ediyorsa, Bingöl yaylası dağları da Doğu Anadolu için aynı özelliği taşımaktadır. Arazi Tunceli Boğazı’na Elazığ’a, Erzurum’a ve Muş’a doğru uzanan vadilerden İbarettir    

Bingöl-Elazığ ve Tunceli sınırları içerisinde esaslı bir tarihi eser ve yüzey araştırması yapılmadığı 1945 ve 1956 yıllarında K.Kökten ve C.A.Burney kısa süreli araştırmalarda bulunmuşlardır. İlk ciddi araştırmalar 1985 yılında Keban baraj gölü çalışmaları için yapılmıştır. Yapılan bu araştırmalarda oldukça sağlam durumda bulunan antik bir yolun varlığı tespit edilmiştir. Bu yol Bingöl’ün Solhan ilçesi yakınlarında Bingöl dağlarının batı eteklerine kadar devam eden 5metre genişliğinde, her iki yanında iri taşlar dizilip ortası düzeltilmiş yüzeyine döşeme olarak çakıl ve kırma taş serildiği görülmüştür. Roma çağı yollarına benzeyen bu yol güzergâhında roma derine ait bir kalıntıya rastlanmamıştır. Bu yol üzerinde tek kalıntı Urartu dönemine ait ve bu yolun güvenliğini sağlayan askeri bir karakol niteliğinde olan ve aynı zamanda bir konaklama merkezi olarak kabul edilen Zulümtepe kalesi harabeleridir. Çevre duvarlarının kalınlığı 3.2 metreyi bulan bu kale harabesinin bugün pek az bir kısmının varlığı mevcuttur.

İSLAM ÖNCESİNDE BİNGÖL

 

Bingöl ilinin tarihi hakkında kesin bilgiler olmamasına karşın bölgenin tarihi için yazılanlar Bingöl içinde geçerlidir. Bingöl tarih boyunca önemli ticaret yollarının geçtiği bir konumdaydı. Batıdan gelip doğuya devam eden önemli ticaret yollarından biri buradan Van’a bulaşmaktaydı. Bundan dolayı bu bölge tarih boyunca birçok devleti hâkimiyetine girdi. Tarihçi Heredot; Diyarbakır, Siirt, Bitlis, Muş ve Bingöl bölgesine Komojen der.

                                MİTTANİ VE HİTİT DÖNEMİNDE BİNGÖL 

               

                Bu bölgeye ilk yerleşenler M.Ö 2000 yıllarında Hurrilerdir. Huriler Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelip Urfa, Mardin dolaylarında Vasukani şehrini kutrular. Huriler, Mittaniler devletini kuran kavimdir. Bu bölgede tam bir hükümranlık kuran Mittaniler, Hititler ile ilişkilerde bulundular. Hititler yeni krallık devrinde M.Ö 1360 yıllarında Harput, Bingöl ve Muş dolaylarını ele geçirmişler. Hititlerin M.Ö1200 yıllarında yıkılmasıyla, Van bölgesine yerleşen Urartular Bitlis, Muş ve Bingöl’ü alarak murat vadisinde ilerlemişlerdir.   

URARTULAR DÖNEMİNDE BİNGÖL        

Hititlerin M.Ö 1200 yıllarında yıkılmasıyla batıya doğru ilerleyen Urartular Bitlis, Muş ve Bingöl dolaylarını ele geçirdiler. Urartu kralı Menuas Bingöl yaylalarını koruyabilmek için Sebiterias, Bağın ve Mazgirt kalelerini yapmıştır.

ROMALILAR DÖNEMİNDE BİNGÖL

Dünyanın büyük imparatorluklarından biri olan Romalılar Doğu Anadolu’yu ele geçirirlerken Van gölüne doğru ilerleyişleri sırasında Bingöl ve çevresine de sahip oldular. Yine bu dönemlerde Hıristiyanlık da yayılmaya başlamış, böylece putperestlikten kitabi dine geçiş olmuştur. Asia eyaletinin bu bölümünde Ermeniler de yayılmaya başlamış Hıristiyanlığı benimseyerek bölgede çok sayıda kilise yapmışlardır. Aynı dine, fakat farklı inanışa sahip olan Romalı ve Ermeniler anlaşamamışlar, aralarındaki rekabet Bizanslılar döneminde de aynı şekilde devam etmiştir.

Roma imparatorluğu 395 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılınca Bingöl sınırları içerisinde kaldı. Bu dönemde Sasanilerle olan mücadelede zaman zaman İranlıların tehdidine maruz kaldı. Bizans imparatorları valilere verdikleri emirlerle müstahkem mevkilerle kaleler yaptırdılar. Bingöl ve çevresinde görülen bu tip kalıntılar murat suyu vadisinde Harput veya Palu’ya, Kemeha, Kiğı’ya olan istilaları önlemek içi yapılmışlardır.

İSLAM DÖNEMİNDE BİNGÖL

İslam orduları Halit Bin Velid kumandasında Diyarbakır üzerinden gelen ordu vasıtasıyla fethedildi. Fakat bölge uzun süre Müslümanların elinde kalamadı. Bir ara Hamdanilerden Seyfu’d-Devle, 328/940 tarihindeki Theodosiopolis/Kalikala seferi sırasında bu bölgeyi ele geçirdi ise de fazla kalmadı. Seyfu’d-Devle’nin seferi sırasında Bizanslılar Ancak, o dönemde Bingöl Suğur diye bilinen Bizans ile Müslümanlar arasında sınır bölgesi olması dolayısıyla, Bizans ve Müslümanlar arası savaşların zemini olmaya başladı.

SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE BİNGÖL

Türklerin Anadolu’ya akınları sonucu bu akınları durdurmak isteyen Bizanslılar ile aralarında önemli mücadeleler olmuştur. Bu dönemde Bingöl ve çevresi Anadolu’da kurulan Selçuklulara bağlı beyliklerin birinin elinden diğerine geçmektedir. Selçukluların doğudan batıya doğru yürüyüşü sonucu bu yürüyüşü durdurmak isteyen Bizans’la aralarındaki nihai savaş Malazgirt oldu. Malazgirt savaşından galip ayrılan Selçuklular ile mağlup olan Bizans arasında Kızılırmak sınır olmuştur. Çapakçur’da Selçukluların toprağına katıldı.

Selçuklu devleti Anadolu’yu kendilerine bağlı beylikler ile yönetiyorlardı. Danişmentler, Saltukoğulları, Mengücükler, gibi devletler doğu Anadolu’da hâkimiyet kurmuş beyliklerdi. Erzincan merkezli Mengücükler, Çapakçur bölgesini ellerinde tutuyorlardı. Çapakçur bölgesi 1080 yılında Kiğı ile birlikte saltukluların eline geçti.

Moğollar 1243 yılında Kösedağ savaşında Selçukluları yenince bölge Moğolların görevlendirdikleri komutanları Baycu Noyan’ın eline geçti ve ilhanlılara bağlandı. 23 yıl sonra 1266 yılında Selçuk sultanın kızı Moğollara gelin gidince, mehir karşılığı olarak Çapakçur vilayeti nahiyeleri ile birlikte ermen diyarına kadar Selçuklulara hediye edildi. Bölgede Selçuklulardan kalma eser olarak, Kiğı’da Peltenbey cami ve Solhan’a 25 km uzaklıktaki kale köyünde bir cami ve Külliye bulunmaktadır. Daha sonraki yıllarda Irak bölgesindeki Moğollara bağlı celayirliler, zaman zaman bölgeye kadar geldiler. Nitekim celayirli liderlerden Uveys bu araya uğradı. Bu tarihten itibaren bölge yerel kuvvetlerin elinde kaldı.   

AKKOYUNLULAR DÖNEMİNDE BİNGÖL

Çapakçur, 1380–1468 yılları arasında doğu Anadolu’da hüküm süren Karakoyunluların hâkimiyetinde idi. Karakoyunlulara ait bir aşiret olan baranlar Çapakçur’da yaşadı. Timur Anadolu seferi sırasında burada 1387 yılında karargâh kurdu. Ancak o dönemde Çapakçur’a çekilen Karakoyunlu Kara Mehmet Timur ordusuna geçitleri kapattığı için Timur Muş’a çekilmek zorunda kaldı. bu dönemde Timur’un oğlu Şahruh ile anlaşamayarak Baysungur önünden kaçan İskender Mirza Çapakçur’a geldi. Bu bölge o dönemde bir uğrak yeri idi. Bölge Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasında rekabet alanı olmuştu.  Karakoyunlular, Akkoyunlular’dan Diyarbakır’ı almak için Osmanlı Sultan’ı Fatih’ten izin ve yardım istemişti. Karakoyunlular Muş üzerinden Çapakçur’a varmış 30 Ekim 1467 yılında murat suyu üzerinde Çapakçur’da Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ile akkoyunlu Uzun Hasan karşı karşıya gelmiş ve yapılan savaşı Uzun Hasan kazanmıştır. Cihan Şah Kiğı’ya çekilmek zorunda kaldı. Uzun Hasan’ın askerleri Cihanşah’ı habersiz bir şekilde karargâhında bastılar ve yakalayıp öldürdüler.  

Karakoyunluları ortadan kaldıran Uzun Hasan bu bölge için Osmanlılar ile mücadele girişti. Akkoyunluların Çapakçur’da eserleri bulunmaktadır. Kiğı’daki cami ve Genç ilçesi Diyarbuk köyünde bulunan kümbet tipi harabeler akkoyunlu dönemine aittir. Ayrıca Uzun Hasan eşi Despina için Genç’te bir saray yaptırmıştır.

OSMANLILAR DÖNEMİNDE BİNGÖL

Çapakçur’un Osmanlı yönetimine geçmesi Yavuz Sultan Selim dönemde gerçekleşti. Bu dönemde Osmanlı devleti ile Safevi Hükümdarı Şah İsmail arasında bu bölgede kıyasıya hâkimiyet mücadelesine girmişlerdi. Osmanlı devleti 1514 yılında çaldıran savaşında Şah İsmail’i yenerek etkinliği altındaki Doğu Anadolu topraklarını ele geçirdiler. Osmanlı hâkimiyeti süresince bölgede yaşayan halkın büyük bölümünü aşiretler oluşturmaktaydı. Osmanlı devletinde konar-göçerler sırasıyla kabile, aşiret, oymak ve oba şeklinde bölümlere ayrılmış olup, aşiret beyi (mir-i aşiret) idari işini yürütmekteydi. Çapakçur’daki aşiret yapısının da aynı olduğu XVI yy ait kayıtlarda görülmekteydi. Gerek bu dönemde gerekse daha sonraki dönemlerde tutulan kayıtlarda Türkman Ekradı veya Ekradı Yörükan adlandırılmışlardır.

Osmanlı kayıtlarına göre Çapakçur bölgesinde hâkim olan aşiretler Zaza, Lolo, İzo, Yezidi, Hılti, Çevkani, Kiki, Lusyani, Mutki, Şeyh Hasanlu, Karir, Kormek, Cibrani, aşiretlerden Yavuz Sultan Selim’in Doğu politikası neticesinde XV. yy’da Şah İsmail ve Şiiliğe karşı bir öncü kuvvet teşkil etmek üzere Konya, Karaman, Teke, Ankara ve kayseri yörelerinde yaşayan Milan, Berezan, Karakeçi, Cibran, Hasenan; Sipkan, Hayderan, Zilan, Celali gibi Oğuz Türkmen aşiretleri bu yörelere getirilmiş ve yurtluk verilerek bölgeye iskân edilmişlerdir.

Bölge Osmanlı yönetimine girdikten sonra Kiğı, Genç ev Çapakçur; Diyarbakır sancağına bağlandılar. Genç sancak merkezi yapıldı. Bu dönemde Kiğı 7900 hanelik bir kasabaydı. Nüfusu 49000 idi. Bunun 1130’u ermeni, 739’u Protestan, 270’i Rum, geri kalanı da müslümandı. 15 nahiyesi ve 217 köyü vardı.

Kiğı kasabası yöredeki öbür kasabalarda göre daha gelişmiş durumdaydı. Burada 1 hükümet binası, 18 cami ve mescidin yanı sıra, 1 rüştiye mektebi, 9 sübyan mektebi, 2 medrese, 39 kilise ve manastır, 236 dükkân/mağaza, meyhane, 2 kireçhae, 1 puruthane, mumhane, 0 bezirhane, 1 boyahane, 250 değirmen, 3 fırın, 10 köprü, 10 yaylak vardı. Gelişmiş bir kasaba olması nedeniyle Erzurum ve Elazığ arasında işlek bir ticaret merkezi oldu. Ayrıca Hamezan ve Gökçeli (horor) adlı köylerindeki iki sıcak su kaplıcası ile Gülgören dağı’nda yılda 4 ay süreyle işletilen ve cilt hastalıklarına iyi gelen bir ılıcanın bulunması kasabayı zenginleştiren etkenler arasındaydı.

Erzurum vilayeti kurulduktan sonra, Bingöl ve yöresi Erzurum vilayetine bağlandı. Erzurum’da bir defterdarlık kuruluncaya kadar Kiğı’nın demir madenleri ile muhlis ve baş tuzlaları Diyarbakır defterdarlığına bağlı kaldı.

1553 nüfus sayımlarında sancağın 197 köy ve 42 mezrası oldu kaydedilmiştir. Sancak merkezinin nüfusu 4120 idi. Bunların 20’si imam müezzin, hatip;49’u sipahizade;17’si muaf;8’i nöker (sancak beyi hizmetkârı); 1’i mütevelli; 3’ü hadem-i cami;1’i hadm-i zaviye ve 40 kadar da pir, hasta, mecnun olarak kaydedilmiştir.

Sayım defterlerinde vergi yükümlüsü nüfus (avarız hanesi) 3981’di. Bunun 2448 hanesi ve 710 bekârı Müslüman, 606 hanesi ile 124 bekârı Ermeni’ydi. Sancaktan elde edilen gelir ise şöyleydi:

109470 akçe padişaha, 203121 akçe sancak beyine, (Kiğı kasabası padişah hasları arasındaydı), 105125 aşiret beyine 365347 akçe Zaim ve tımar erlerine, 2500 akçe cenkçiyana, 10410 akçe evkaf gelirini toplayana veriliyordu.15000 akçe geçiş bacı, 28470 akçe cizye, 21000 akçe tarmuh padişah hasları arasında yer alıyordu.

Bugün Bingöl ilinde bulunan Solhan XVI. yy’da Van vilayetine bağlıydı. Bir aralık Kırkhaur ile birlikte bir sancak haline getirildiği anlaşıldı. 18.01.1598’de Bitlis

Hâkimi olan Halef Han merkeze gönderdiği bir mektupla buraların boş (hâli ve harabe ) ve şenlenmesi gerektiğini zamanlar Sancak Beyi olan Bayındır Beyin kardeşi İsa Beyin bu işi yapmaya hazır olduğunu bildirmiştir. İsa Bey, bu mektuptan sonra Solhan’a atandı. Ancak bunun dışında bu sancağa başka atama saptanamamıştır.

Bingöl ilinin güneybatısındaki Genç kazası da XVI. yy’da Diyarbakır’a bağlı bir hükümet (yurtluk) olarak gözükmektedir.

XVI. yy’da Bingöl, yer yer çıkan aşiret çatışmaları ve bölgenin Ermenilerin örgütlenme girişimleri dışında olaysız bir dönem geçirdi. Özellikle Hamidiye Alayları’nın oluşturulmasından sonra, bölgedeki çatışmaları hız kazanmaya başlamıştır.

Hamidiye Alayları II. Abdülhamit 1891 yılında kurulmuş ve Doğu Anadolu’nun sosyal, siyasal ve ekonomik yaşantısı yeni bir görünüm kazandırmıştır. Hamidiye Alaylarının kuruluş amacı Anadolu’da merkez yetkiyi güçlendirerek devletin daha etkin olduğu yaşam sosyopolitik denge oluşturmak, aşiretlerden askeri güç olarak yararlandı.

Bölgedeki Ermeni ayrılıkçı girişimlerine engel olmak, Müslümanlar ve Ermeniler arasında güç dengesi kurmaktı. Aşiretlerin böyle bir ayrı bir konumda silahlandırılması II. Abdülhamid’in Osmanlı imparatorluğu sürdürdüğü merkeziyetçilik anlayışıyla çelişmekteydi. Ancak II. Abdülhamit Hamidiye alayları’nı ileride Osmanlı ordusuna katıp, aşiretlere ayrıcalıkları geri almayı amaçlamaktaydı.

Tahrir defterine göre Çapakçur’un idari yapısı ve nüfusu

Çapakçur sancağına dair bilgiler içiren tek mufassal tahrir defteri Kuyud-ı Kadime arşivinde 188 numarada kayıtlıdır. Mufassal olan bu defterde Çapakçur sancağında padişaha ait haslar, sancak beyi hasları, zeametler, tımarlar, dirlik sahiplerinin isimleri ve tasarruf ettikleri vergiler ve miktarları ile mükelleflerinin baba adlarıyla beraber tek tek belirtilmiştir. Bu defterin icmali de aynı arşiv de 309 numara ile kayıtlı olup 1550 tarihlidir.

Tahrir defterindeki bilgilere göre Çapakçur sancağının 7 nahiyesi ve bunlara bağlı 88 köyü ve 2 mezrası bulunmaktadır. Bu nahiyeler ve bağlı köyler şöyle tasnif edilmektedir.

Köylerin Nahiyelere Göre dağılımı

 

I-                    Zikdelü Nahiyesi                               I- Çolig Nahiyesi

1-                  Vankih                                  1-  Madirek-i Ulya

2-                  Dilistan                                 2-  Madirek-i Süfla

3-                  Arakil                                                   3-  Sini

4-                  Tarpaçur                                               4-  Ada

5-                  Şin                                                         5-  Şinik

6-                  Parçağ                                                   6-   Haskend

7-                  Haçan                                                   7-   Siyusür

8-                  Cansur-ı süfla                      8-   söğütlü

9-                  Cansur-ı Ulya                      9-   Gutevar

10-               Gelşin-i Süfla                      10- Fehran

11-               Gelşin-i Ulya                                       11- Nazika-i Bala

12-               Gerinik                                 12- Nazika-i Zir

13-               Parek                                                     13-Çanimerg

14-               Karakilise-i Ulya                14- Dambasan

15-               Karakilise-i Süfla                               15- Abitor

16-               Varnatanak                                          16- Çıçirik

17-               Işkasur

 

III-          Siyugâri Nahiyesi                              IV- Gühriz Nahiyesi  

1-                  Çanakçı                                1- Iskenderani 

2-                  Ilısu                                                       2- Mirzan

3-                  Parek                                                     3- Güllüce

4-                  Çan                                                       4- Cihangeşte

5-                  Ağpik                                                   5- Ermetak-ı Ulya

6-                  Pirhangök                                            6- Ermetak-ı Süfla

7-                  Tavlara                                 7- Memişlü

8-                  Elmalu                                  8- Ermetak-ı Pir Ahmet

9-                  Usal

10-               Arçuk

11-               Tayrek

12-               Siği

V-           Puğ Nahiyesi

1-        Puğ Hüseyin                                            3- Puğ-ı Hirsin    

2-            Oyum ağacı                                         4- Çeriş

VI-                Gökdere Nahiyesi

1-                  Şoş                                                        10- Piribaş

2-                  Mehmed Çüran                   11- Dere-i Bahaeddin       

3-                  Nusiyan                                                12- Teyrek

4-                  Dodanlu

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol